The White Lotus'tan Succession'a, süper zenginlerle ilgili televizyon dizilerine büyük bir talep söz konusu. Bu dizilerdeki karakterler genellikle hak sahibi, içi boş ve üzgün olarak tasvir ediliyor. Ancak mutlaka da zeki olmayan kişiler olarak tasvir edilmiyorlar. Peki zengin insanlar zeki oldukları için mi zenginler?
Hayat pahalılığı krizinin ortasında, bu soru bilimsel merakın ötesine geçiyor ve daha derin bir şeye dokunuyor.
Kişiler net servetleri; sadece zekâlarının bir sonucu olsaydı, toplumumuzda gördüğümüz devasa gelir eşitsizliği en azından bazıları tarafından daha fazla tahammül edilebilir bir şey olarak algılanabilirdi. Eşitsizlik, en zekilerin hepimizi daha iyi bir geleceğe götürmesi için gereken bir bedel olurdu.
Zekânın kişinin ekonomik ve profesyonel başarısına katkı sağlamadığı konusunda oldukça az görüş vardır.[1] Çoğunluk, zekânın bu alanlarda kişilere ek katkı sağladığında hemfikirdir. Birkaç tane kendi kendini yetiştirmiş milyarder saymamız gerekirse Elon Musk, Jeff Bezos ve Ray Dalio'yu sayabiliriz. Teknoloji ve finans gibi ileri bilgi birikimi ve bakış açıları isteyen alanlardaki en yenilikçi kişilerin ortalama kişiler olması şaşırtıcı olurdu.
Zekâ, hem eğitim başarısında hem de iş performansında en belirleyici etmenlerden birisidir.[2] Akademik başarı ve mesleki başarı da kişinin gelecekteki gelirinin ve olası servetinin iyi bir tahmincisidir. Ancak her şey bundan ibaret değil.
Bütün yüksek zekâlı insanlar birincil öncelik olarak zenginlik hedefiyle hareket etmezler. Bu kişiler için genellikle harekete geçirici etmen öğrenme tutkusudur.[3] Bazı kişiler zenginlik ile ilişkilendirilen sahalarda çalışmak yerine mimarlık, mühendislik veya araştırma gibi entelektüel açıdan daha tatmin edici ve nispeten daha düşük ücretli işleri tercih etmektedir. İsveç'te yapılan bir araştırma; en yüksek gelirli %1'lik kesimin bilişsel test puanlarının, biraz daha az gelire sahip olan kişilere göre önemli ölçüde farklı olmadığını göstermiştir.[4]
Peki zekâ zenginliği ne kadar artırıyor? Bulgulara geçmeden önce "zekâ" denilince neyin kastedildiğini açıklığa kavuşturmalıyız. Zekânın akademik konsensusta doğrudan bir karşılığı olmadığını söylemeliyiz. Ancak araştırmacılar kimi zaman zekâyı, çok çeşitli bilişsel testleri başarıyla gerçekleştirme yeteneği olarak tanımlamaktadır.[5] Biz de bu içerikte bu tanımı geçerli kabul edeceğiz. Eğer bir kişi belirli bir bilişsel testi çözmek konusunda iyiyse, muhtemelen diğer bilişsel testlerde de iyi performans gösterecektir.

Zekâ tek parçadan oluşan bir şey değildir, en azından iki geniş yapıdan oluşur: akışkan zekâ ve kristalize zekâ.[6] Akışkan zekâ; uyarıcıları işleme hızı, hafıza kapasitesi ve soyut akıl yürütme gibi temel bilişsel mekanizmaları etkiler. Kristalize zekâ ise; okuryazarlık, sayısal beceriler ve belirli konular hakkında bilgi gibi sosyal bir ortamda gelişen becerileri kapsar.
Bu ayrım önemlidir çünkü bu iki zekâ türü de farklı şekillerde gelişir.[7] Akışkan zekâ kalıtsal temelli olabilir, artırılamaz ve yaşla birlikte oldukça hızlı bir şekilde azalır.[8][9] Buna karşılık kristalize zekâ, yetişkinlik döneminin çoğunda artar ve ancak 65 yaşından sonra azalmaya başlar.[10]
Akışkan zekâ, kristalize zekânın oluşmasına katkı sağlar. Akışkan zekâ, beynin bilgi edinme ve detaylandırma kapasitesini temsil eder. Kristalize zekâ ise büyük ölçüde edinilmiş bilgilerdir.
Bu, muhakeme becerileriniz keskinse yeni bilgileri hızlı bir şekilde işleyebileceğiniz anlamına gelir. Yeni bilgileri eski bilgilerle doğru bir şekilde bütünleştirmeniz daha kolay olur. Sonuç olarak bu; herhangi bir sahadaki bilgilerin öğrenilmesini hızlandıracak, akademik ve finansal başarınıza katkıda bulunacaktır.
Eğitim Faktörü
Bunlarla birlikte, önemli olan tek şey doğuştan gelen yetenekler değildir. Bir diğer ve belki de bir o kadar önemli faktör de eğitimdir.
Nicel bir inceleme, eğitim süresi arttıkça öğrencilerin zekâ puanlarının da yükseldiğini ortaya koymuştur.[11] Önemli olan, bu gelişmelerin genel entelektüel yeteneği geliştirmekten ziyade belirli becerilerin eğitiminden kaynaklanmasıdır.[12] Yani okul, size hem mesleki başarı hem de zekâ testlerinde başarılı olmanız için yardımcı olacak şeyler öğretir.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde eğitim de ailenin sosyoekonomik durumundan etkilenmektedir. Örneğin pahalı okullar ve özel öğretmenler öğrenciye, ortalamaya kıyasla daha verimli olan kişiselleştirilmiş eğitim sağlar. Bu nedenle kaliteli eğitime erişim, gelecekte kişinin geliri açısından büyük bir fark yaratabilir.
Elbette ailenin sosyoekonomik statüsünün servet üzerindeki etkisi yalnızca eğitim yoluyla gerçekleşmemektedir. Miras ve bağlantılar en belirgin etmenler arasındadır. Bu, özellikle yatırım potansiyeli ve bağlantıları iş başarısı için temel olan girişimciler için geçerlidir.
Şans Faktörü
Zekâ, eğitim ve sosyoekonomik statü kişinin gelirini etkilemektedir. Ancak, bu faktörlerin tek başına servete etki eden bireysel farklılıkları tam olarak açıklaması mümkün değildir. arXiv üzerinde yayımlanan bir araştırma, şansın da önemli bir etkisi olduğunu göstermiştir.[13]
Bu çalışma, servetin istatiksel dağılımının zekâ dağılımından farklı olduğunu vurgulamaktadır. Zekâ "normal dağılım" gösterir ve çoğu bireyde ortalama seviyededir. Buna karşılık servet, bir ülkenin servetinin %80'inin nüfusun yalnızca %20'sinin elinde olduğunu gösteren bir formül olan "pareto dağılımını" takip eder.

Bu, toplumumuzdaki zenginler ile fakirler arasındaki orantısız uçurumun yalnızca zekayla açıklanamayacağı anlamına geliyor. Çalışma zekânın (veya genel olarak yeteneğin) rolünü küçümsemiyor. İyi bir entelektüel yetenek, zengin olma şansını artırıyor. Yine de zekâ zengin olmanın garantisi değil. Dahası şans, kişileri açıkça yüksek kazançlılara dönüştürebilir. Yani zengin olma konusunda zekâ ne yeterli ne de gerekli ama işe yarıyor.
Varlıklı ve yüksek eğitimli bir ailede doğmak talihli bir olaydır. Aynı şekilde, rastgele şans (piyangoyu kazanma gibi) yoğun çalışmanın sonucu değildir. Hatta argümanı biraz daha ileri götürebilir ve zeki olmanın da bir tür şans olduğu sonucuna varabiliriz.
Finansal başarıya ulaşmamıza katkıda bulunan pek çok şey kontrolümüz dışındadır. Hepsi olmasa da aşırı varlıklı insanların çoğunun şansı, onları finansal başarıya götürecek şekilde olmuştur. Burada şansın, kontrolümüz dışında veya çok zor kontrol edebileceğimiz birtakım olaylar olduğunu tekrar vurgulamakta özellikle fayda bulunuyor.
Tersine, şansın bize getirdiklerinden en iyi şekilde yararlanmak kesinlikle önemlidir. Pek çok kişi sadece miras kalan ayrıcalıkların nimetlerinden faydalanmaktadır. Bununla birlikte birçok küçük ve büyük servet, bize sunulan kaynakların akıllıca kullanımından kaynaklanmaktadır. Bunlar entelektüel, eğitimsel veya sosyoekonomik olabilir.